Thursday, January 16, 2014

Kahvaltılık Masa Örtüsü

Buram-buram ev kokan kahvaltılık masa örtümüz vardı, bir de tadına doyum olmayan sohbetlerimiz
Kahvaltılık mı? E vardı bir şeyler. Muhakkak ki, en yoksul insanların bile masaya koyacakları bir şeyler olur.

Neyse, zaten öyle şeyleri düşünmüyorduk, önem vermiyorduk. Önemsediğimiz bir tek adamakıllı sohbetlerimizdi, bir de biz, tüm aile – 4 kişilik bir ekip gibi. Geceleri çabucak uyurduk, sabaha bir an önce varalım ve yine ekip olalım diye.  

Düşünüyorum da, üzerinden kaç sene geçmiş, ne ekip kalmış, ne sohbet, ne de sofraya koyabileceğimiz özneler. Birleşmiş Milletler gibi olu vermişiz. Sadece sorunları çözmek için bir araya geliyoruz, hoş çoğu zaman onu bile konuşamıyoruz ya. Oyuncular bir-birini dinlemiyor kaptan :)
Bazen acaba o günleri götürüp Bermudaya mı bıraktılar diye bile düşündüğüm oluyor. Ya da bir aileye evlatlık vermişler, onlar da ismini değişmişler gibi. Oysaki bendeki ismi hep `bu gün`dü. Acaba `dün`e, ya da `eskiler`e mi değiştirdiler?

Ah şu gözüsulu ben. Neden kanatlandı ki, yine anılarım?
Demin bodrum katına inmiştim. Dolapları karıştırıyordum, aradığım özel bir şey yoktu, öylesine maganda kurşunu gibi saplanacak bir şeyler arıyordum işte.  Süt beyazı eski çeyiz dolabın en alt çekmecesinden buldum saplanacağım nesneyi - aynı `bu gün`kü gibiydi. Capacanlı rengi, buram-buram kokusuyla, ütüsü bile bozulmamıştı. Ev gibi kokuyordu. Keşke hepimiz öyle kalsaydık. Keşke yine aynı şeyleri konuşa bilseydik.

Sohbetlerimiz mi? Merak mı ettin?

Bırak o da bize kalsın arkadaşım. Hiç değilse onlar tertemiz kalsın.


Not: lale- hala benim en en sevdiğim çiçek (masanın üzerindeki gibi).

1 comment:

  1. Əla! Türkcə düşünüb yaza bilmən də ayrıca bir heyranlıq oyatdı :)

    ReplyDelete